[Gökçeyazın]"Kara Üçleme – Leo Malet" | Abidin Parıltı"HAYAT BERBAT, GEL BU ELİ SAYMAYALIM"*Hayat berbat, ölüme yazgılı, sefil ve çaresiz. Güneş başkalarının üzerinde parlarken onlara haram ve duraksız ecel terleri döken antikahramanlar… Leo Malet, bilinen polisiye klişelerinin dışındadır ve budur. Öteki ve acımasız hayatları anlatır. Onların uzağında ve mesafeli durarak değil tam da onların içinden ve onların öfkesini kuşanarak. Genel olarak bilinen toplumsal değerleri ve ahlak anlayışlarını bir tarafa bırakarak en dipte olanın peşine düşer. Suçun en acımasız biçimini anlatırken bile antikahramanlarına şefkatle yaklaşır ve onlarla empati kurmamızı sağlar. Öfkeli bir şiir gibiMalet, Güneş Bize Haram'da on altı yaşındaki Andre adındaki bir yetim çocuğun serserilik yüzünden ıslahevine tıkılması ve ısıtmayan güneşin sıcaklığını kenar köşe dilberi Gina'da bulmasının hikâyesini anlatılır. Malet yine sokağa yaslanır ve sokağın es geçilen, steril olmaktan uzak, çaresizlikleri içinde tükenmiş insanlarını anlatır. Daha doğumundan itibaren toplumdışı ilan edilen hayatlardan söz eder. Serseri, dipten beslenen, sokağın diline hâkim, sokaktan geçip giden değil, orada olan ve orada kalan gayri meşru hayatları keskin ve öfkeli bir şiir olarak anlatır Malet. Andre ıslahevine atıldıktan sonraki zamanlarda çaresizce çırpınır ve serserilikle başladığı kariyerine hırsızlığı, cinayet işlemeyi ve kundakçılık yapmayı da ekler.Ecel Terleri'nde ise yine kuyuya düşen ve kendi ağırlığıyla hızla dibe vurmaya yüz tutan bir antikahramanın hikâyesi anlatılır. Küçük çapta sahte mücevher işi yaparak kazasız belasız geçinen Paul Blondel'in kaderi sokak kızı Jeanne ile karşılaşmasıyla değişir. Tatlı birkaç ayın ardından sevgilisini elinde tutabilmek için daha büyük işlere girişmesi gerekecektir. Sınır bir kez aşıldığında ise artık durmak imkânsızdır. Küçük sahtekardan bir numaralı halk düşmanına evrilir Paul. Ve Malet'in diğer karakterleri gibi bir kez başlandı mı bir daha durdurulamaz. Kendini olayların akışına bırakır ve bunun için vicdani bir merhaleden geçmez. Genel olarak bakıldığında Malet bütün edebiyatın ve okurun ezberini bozacak bir şekilde davranır. Bu anlamda akla hemen Jean Jenet ve Boris Vian gelir. Kötülük kavramını muzaffer bir edayla işleyen ve olmazsa dünya edebiyatının muhakkak eksik kalacağı yazarların yanında yer alır Leo Malet. Jean Genet, Açık Düşman adlı kitabında "Kötülüğü o şekilde yaşayacaksınız ki iyiliği simgeleyen toplumsal güçler sizi ele geçirmesin" der. Malet'in karakterleri de adeta bu güzergâhta yokuş aşağı giderler. Hayat Berbat'taki Jean hayatının sonuna kadar iktidara ve toplumun saygın değerlerine karşı bir mücadele biçimi olarak kötülüğü, kötü olmayı seçer. Onların iyiliklerle dolu dünyasında, bir ihanetçi, bir alçak olmayı yeğler. İhaneti sever; ihanette, kendisine ait olan 'en iyiyi' ve 'en kötüyü' bulur. Ancak buna rağmen Jean bir nihilist olduğunu ve bu dünyada nasıl davranması gerektiğini bilmediğini söyler. Bu anlamda Jean sürekli bir çelişki içinde yaşasa da kuyunun dibine doğru inişe geçtiğinde çırpınmaz, bedenini usulca olan bitene bırakır. Kara, kapkara dünyanın kapılarıDiğer yandan Malet'in karakterleri genel olarak aşka karşı zaafı olan ve onun için çırpınan kişiler olabilmektedirler. Jean'ın hayatındaki tek masum kişi ölesiye âşık olduğu Gloria'dır. Onunla cinselliğe dayanmayan, daha çok ruhani ve rüyalarda buluşulan bir aşk yaşar. Ancak diğer yandan da bütün kadınları birer fahişe olarak görmekten de çekinmez. Cinselliğini silahıyla örtmüştür ve onu bir penis olarak düşünür. Ona bakıp gülümseyen ama alay ettiğini düşündüğü bir fahişeyi usulca belinden çıkardığı (önünden mi desek) silahla vurmaktan geri kalmaz. Güneş Bize Haram ve Ecel Terleri'ndeki karakterler de aynı minvalde aşk için her şeye yeltenirler.Malet bu şahane üçlemesinde bir polisiyeden öte kara, kapkara bir dünyanın kapılarını okuyucusuna açar. Onun dehşetle açılmış gözleriyle anlatılana tutsak eder. Bu adına polisiye denilmiş Kara Üçleme'de katili takip eden polisler olsa da sadece onların salaklıklarını görürüz. Dedektif yok. Cinayet mahallindeki araştırmalara tanık olmak yok. DNA, kıl tüy örnekleri yok. Bilinen polisiye klişeleri yok. Peki ne var? Güzel kadınların geçtiği, parfümlü bir seyirci topluluğu önünde gösteriye çıkan soyguncular var. Katiller, hırsızlar, düşmüşler, kenar mahalleye bile ait olamamış insanlar, toplumdışı olanlar, gece insanlarının vahşi ama buruk hikâyeleri var. "Sen biz, kardeşiz bebek. Hepimiz ailemizin yüzkarasıyız.", "iyi bir cani olmak için, uzun zaman boyunca namuslu bir vatandaş olmuş olmak lazım". Hayat berbat. Malet, dilini bu dünyaların insanlarına uyarlamıştır. (Haldun Bayrı'nın çok iyi çevirisini unutmamak lazım.) Steril bir dille anlatmaz hikâyeyi. Her kelimenin altından dizginlenemez bir öfke ve bu öfkenin yarattığı dünya hemen ilk cümlelerden itibaren dikkati çeker. Argoyu kullanır ama bu sokağın şiirine denk gelecek bir kullanım biçimidir. Bu anlamda üstüne üstlük okuyucuya bir dilsel şöleni de bütün cömertliğiyle armağan eder. Daha ne olsun? Hayat berbat olsa da onu güzelleştiren kelimelerdir. * Ahmet Güntan tarafından sözleri yazılmış ve Müslüm Gürses tarafından söylenmiş şarkı.
|


